17 Mart 2025 17:30

İstenirse sömürge madenciliğinin mahkum edildiği bir davaya dönüştürülebilir ama…

Bu dava, işçi sağlığını, doğayı, çevreyi her şeyi meta olarak gören sömürge madenciliğine tamam mı devam mı davası olarak ele alınabilir. Bu davadan çıkabilecek örnek bir karar çok şeyi değiştirebilir

İstenirse sömürge madenciliğinin mahkum edildiği bir davaya dönüştürülebilir ama…

Fotoğraf: AA

Fatih Polat
fpolat@evrensel.net


Erzincan’ın İliç ilçesi Çöpler köyündeki SSR Mining ve Çalık Holding ortaklığındaki Anagold Madencilik’e ait altın madeninde 13 Şubat 2024 tarihinde meydana gelen ve 9 işçinin (Adnan Keklik, Kenan Öz, Ramazan Çimen, Uğur Yıldız, Abdurrahman Şahin, Fahrettin Keklik, Mehmet Kazar, Şaban Yılmaz ve Hüseyin Kara) hayatını kaybettiği pasa dağının çökmesiyle ilgili dava, Erzincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinin en fazla 50 kişinin oturabileceği küçük salonunda başladı.

5’i tutuklu 43 kişinin yargılandığı duruşmada, sadece yaşamını yitirenlerin yakınları ve avukatların katılması halinde ancak kaldırabilecek olan salonda, mahkeme heyetinin, avukatlardan gelen ısrarlı taleplere rağmen duruşmaya devam edilmesi kararı alınması böyle bir duruşmanın ağırlığına uygun bir yaklaşımın çok uzağındaydı.

İfade gönüllü çevirmenlikle alındı

Erzincan’da yaşayanlar, daha önce başka örnekleri de hatırlatarak, kentteki farklı kurumlara ait büyük salonların dava için kullanılabileceğini önermelerine rağmen mahkeme başkanının, kurulu SEGBİS ve UYAP düzenine dair teknik altyapıyı gerekçe göstermesi, doğrusu göstermelik bir gerekçe oldu. Zira sonrasında salonda yaşanan manzara da böylesi önemli bir davanın hak ettiği ciddiyette bir hazırlığın yapılmadığını gözler önüne seriyordu.

Tutuklu sanık Iaın Ronald Guılle’nin sorgusuna, orada bulunan bir kişinin gönüllü çevirmenlik yapması ve takınılan bazı yerlerde sanığın avukatı ve diğer sanıklardan destek alınması bir ‘gecekondu’ yargılama görüntüsü oluşturdu.

Ortada madencilik gibi alana dair teknik İngilizce altyapısı gerektiren bir durum olduğu açık. Bu ihtiyacı, İngilizce bakımından tıp ya da edebiyat alanlarında uzman bir çevirmen ile halledemezsiniz. Şimdi böyle olsun zaten daha sonra tüm bunların üzerinden geçilecek ve sonraki duruşmada da tercüman meselesini hallederiz diye düşünmek ciddiyetten çok uzak bir yaklaşım. Bu duruşmanın tarihi biliniyor ve ülke gündemine oturmuş, ‘sömürge madenciliği’ tartışmalarını gündemleştirmiş böylesi bir iş cinayeti davasına, kent dışındaki barolardan katılımlar, siyasi parti yöneticisi ve temsilcileri, çeşitli kurum temsilcileri, belli oranda bir basın katılımı olacağını tahmin etmek zor değil. Dolayısıyla buna uygun bir salondan, madencilik literatürüne uygun tercümana kadar her şeyin öncesinde düşünülmesi gerekirdi.

Partiler itiraz ederken iktidarın ‘zamana’ güvendiği görülüyor

Bu arada, Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan, CHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz, CHP Milletvekilleri Orhan Sarıbal ve CHP Trabzon Milletvekili Av. Sibel Suiçmez’in söz alarak müdahillik talebinde bulunmaları, ülkedeki devasa boyutlardaki iş cinayetleri gerçeğini dile getirmeleri, doğa, çevre, su, nehir, hava, her şeyi zehirleyen bir ticari faaliyete bilirkişi raporlarındaki açık itirazlara rağmen yol verilmiş olduğunu belirterek duruşma salonunda tepki göstermeleri önemliydi.

Ve elbette başta dönemin Çevre Bakanı Murat Kurum olmak üzere, Çevre Bakanlığı yetkililerinin davaya dahil edilmemesine tepki gösterilmesi kıymetliydi. Mahkeme heyetinin bundan sonraki performansını da izleyip göreceğiz.

Ancak önceki benzer dava süreçlerinden yola çıkarak iktidar cenahının tercihinin, Çevre Bakanlığını bu işin tamamen dışında tutarak, duruşmaya ilk gün gösterilen ilginin zaman içinde tavsayacağı hesabını da yaparak ‘Zamanın ruhuna güvenmek’ olduğunu tahmin etmek zor değil.

Aslında bu dava, bu ülkede, işçi sağlığını, doğayı, çevreyi her şeyi meta olarak gören sömürge madenciliğine tamam mı devam mı davası olarak ele alınabilir ve bu davadan çıkabilecek örnek bir karar çok şeyi değiştirebilir.

Ancak bunun için öncelikle dönemin Çevre Bakanlığı yetkilileri de dahil tüm sorumluluk boyutunu gören ve içeren bir yargılamaya ihtiyaç var.

Evrensel'i Takip Et